İman:
Lugatda, bir şeye inanmak, bir kimseyi veya bir haberi tasdik etmek iz'an ve kabul ile ona sadık kalmak ma'nasınadır; teslim ve inkıyad ma'nasım da tazammun eder.
Şeriatde:
Hususî muhbir olan Peygamber'in dinden olduğu kat'iyetle bilinen haberini kesin olarak tasdik etmek ve tamamen o habere inkiyâd ve teslim olmaktır.
İman'ın bu ta'rifi, ehl-i tahkik ulemâya göredir. Onlarca imân sâdece kalbin tasdikinden ibarettir. Kalben tasdik eden bir kimse imanını diliyle ikrar etmese bile Allah indinde mü'min sayılır. Ancak îman kalbde gizli bir ma'nâ olduğu için bir kimsenin mümin oulp olmadığını bilmeye imkân bulunamayacağından T e â 1 â Hazretleri îmana delâlet eden bir takım alâmet ve şartlar ortaya koymuştur ki; islâmın şartı dediğimiz;
1- Kelime-i şahadet,
2- Beş vakit namaz,
3- Zekât,
4- Oruç,
5- Hacc gibi ibadetler bu alâmetler cümle sindendir. Mezkûr alâmetler kimde görülürse o kimsenin mü'min olduğuna hükmedilir; ve namazda imam olmak, müslüman bir kadınla evlenmek, cenazesi kılınmak gibi dünyevî hükümler kendisine icra edilir.
Bu tarife göre; ikrar imanın rüknü değil, şartıdır. Binaenaleyh ikrarı terk eden kâfir olmaz; elverir ki; kalbi inanmış ve tasdik etmiş olsun, böyle bir kimse Allah indinde mü'mindir; ve imanın uhrevî hükümleri kendisine icra olunur. Cehennemde ebedî kalmaz. Yalnız dilsizlik veya zorlama gibi bir özrü yokken ikrarı terkederse dînî bir farizayı eda etmediği için günahkâr olur.
«Kavl-i tahkik» denilen bu tarif kelâm imamlarından E b û M a n -sur-u Mâtûrîdî ile diğer bir çok Matûrîdîyye ve Eş'ariyye imamlarının hatta İmam A'zam Ebu Hanîfe 'nin kavli olduğu nakledilmiştir.